Jeremy Bentham ve Hazcılık İlkesi
FelsefeJeremy Bentham 1748’de zengin bir ailede doğdu. Çocukken acı verecek ölçüde utanç ve sinirliydi ama göze çarpan bir zekâya sahipti. Dört yaşında Liatince öğrenmeye başladı ve on iki yaşında Oxford Üniversitesi’ne girdi.
Mezuniyet sonrası hukuk çalıştı. Gerekli niteliğe ulaştı fakat o alanda çalışmadı. Onun yerine, gücünü ve yeteneğini yasal reform konusunda düşünmeye ve yazmaya adadı. 1789’da başyaptını yayınladı: “Ahlak ve Yaşama İlkelerine Giriş.”
Bentham bir haz düşkünüydü. Mutluluğu haz ile bir tutardı ve mutlu bir yaşamın, zevkin acıya ağır bastığı bir yaşam oluduğuna inanırdı. Hazcı ilkeleri oynu yararcılık diye bilinin bir ahlak öğretisi biçimlendirmeye yönlendirdi. Bu öğretiye göre, herhangi bir şey ancak zevki en üst düzeye çıkarır ya da acıyı en alt düzeye indirirse “iyi”dir.
Bentham “yararcılığı”nın temel bir özelliği “En Büyük Mutluluk İlkesi”dir. Bu ilkeye göre herhangi bir durumda ahlaki açıdan doğru eylem, en çok sayıda insana en büyük mutluluğu getiren eylemdir. Bu ilke Bentham’ın yasal ve toplumsal reform üzerine bütün düşüncelerinin temelidir.
Belli ki, bir insanın eylemlerinin toplumun genel mutluluğu üzerine etkisini değerlendirmek çok zordur. Bentham bunu görüyordu, bu nedenle bir mutluluk hesabı ile ortaya çıktı. Bu, eylemlerin yol açabileceği zevk ve acının boyutunu ölçmek için kullanılacak bir yöntemdi. Bu yöntem bireylere kullanılamayacak kadar karmaşık ve zaman alıcıdır. Bentham’ın düşüncesi şuydu: Siyasal önderler, halkın mutluluğunu en üst düzeye çekecek yasaları düzenlemede bu ilkeden yararlanabilirlerdi. Peki, bütün bunların iyi ve kötü zevk konusu ile ilgisi nedir?
Raptiye ve Şiir
“Ödülün Gerekçesi” adlı eserinde Bentham halk eğlencelerini yeren insanlara yüklenir. Bentham’a göre bu insanlar halk eğlencelerini “büyük zevksizlik örneği” olarak görüp ziyan etmektedirler. Bu insanlar kendilerini “insan soyuna iyilik yapan” kişiler olarak görürler, fakat onlar gerçekte “insanın eğlenmesini engelleyen” kişilerden başkası değildirler. Bentham’a göre mutluluğu ölçerken, iyi ya da kötü zevkler yoktur. Yoğun zevkler ılımlı olanlardan daha önemlidir; uzatılan zevkler kısa süren zevklerden daha önemlidir; vb. Ancak bu bir nitelik konusu değil derece konusudur. Özde hiçbir zevk başka birine üstün değildir.
Bu anlatıma göre, bir romanın, bir oyunun, bir müzik parçasının ya da bir zaman geçirme yolunun değerini ölçmekte tek ölçüt, onun ne kadar zevk ürettiğidir. Bentham şöyle yazar: “Bütün bu sanatların ve bilimleri değeri -hem eğlence hem merak konusu olanlardan söz ediyorum- kesinlikle sağladıkları zevk ile orantılıdır.” Bentham, raptiyelerle oynanan bir çocuk oyununun bile, müzik ve şiir kadar değerli olduğunu söylemesiyle ün salmıştır.
Dan Brown mı Shakespeare mi?
Buna göre, hangisi en iyisidir? Hangisi daha çok zevk verir? Dan Brown mı Shakespeare mi? Bireyler söz konusu olunca, bu bir zevk meselesidir. Hafif okumalar, olayların hızla gelişmesinden ve ayrıntılardan zevk alanlar Da Vinci Şifresi’nden hoşlanırlar; şiire ve insanın iç dünyasına eğilimi olanlar kendilerini “Hamlet”e kaptırmış bulurlar.
Fakat “genelde” en çok zevk veren hangisidir? Yarışmaya gerek yok, Dan Brown. Nedeni şu: Dan Brown’u okuyan neredeyse herkes bunu yalnızca eğlence için yapar, bu da kitap boyunlarında milyonlarca haz birimi demektir. Öte yandan, Shakespeare insanları hem eğlendirir hem üzer; onlara hem zevk hem de acı verir. Bu nedenle, Bentham’ın hesabına göre, Dan Brown Shakespeare’den daha iyidir.
Öyle Değil der John Stuart Mill
Bentham’ın bütün zevkler aynı önemdedir savına karşı belki de en güçlü eleştiri bir zamanlar onun öğrencisi olan John Stuart Mill (1806 – 1873)’den gelmiştir. Mill’in babası Bentham’ın arkadaşı ve onun hayranıydı ve oğlunu yararcılığın bir bayraktarı olarak yetiştirdi. John Sutart derslerini iyi öğrendi. Bentham ilkelerinin keskin bir sözcüsü oldu. Fakat yirmi yaşında bir bunalım geçirdi. Çalışmalarından zevk almaz oldu; arkadaşları ondan soğudu ve uzaklaştı; büyük bir toplum reformcusu olma ihtirası artık onu harekete geçirmek için yeterli olmuyordu. Bunalım altı ay sürdü. O süre içinde Bentham’ın ilkeleri onu pek rahatlatıp avutmadı. Gerçekte şiir, William Wordsworth’ün şiirleri, ona içinde bulunduğu zihinsel durum için çok gereki olan ilacı sağladı.
Bu deneyim Mill’in görüşlerini tümüyle değiştirdi. Bu deneyim bazı zevklerin ötekilerden daha değerli olduğuna onu inandırdı. Bol bol raptiye oyunu oynamak onu Wordsworth’ün şiiri gibi bunalımdan kurtaramazdı. Bentham yanlış anlamıştı durumu belki de. Zevkte, nicelikten başka bir şeyde vardı. Nitelik de önemliydi.
Buna göre zevkleri “yüce” ve “bayağı” diye ikiye ayırdı. Yemek, içmek ve cinsellik gibi bayağı zevkleri hayvanlar ve insanlar aynı ölçüde alabilirdi. Ancak arkadaşlık, onur, sanat müzik ve şiir gibi yüce zevkler insana özgü yeteneklere dayanıyordu. Yalnızca bayağı zevklerin peşinde harcanmış bir yaşam, Mill’in değerlendirmesine göre, bir domuzun yaşamından farksızdı. Eğer bir domuzsan, o sana yeterdi; ama sen bir birey isen, yetersiz kalırdı.
Mill’in Shakespeare’i Dan Brown’dan daha üstün tutacağına dair hiç kuşku yoktur.